23 Ocak 2017 Pazartesi

Konstantiniye Oteli

Bir Zülfü Livaneli romanı. Konstantiniyye Oteli.  Bizans sarayı kalıntılarının üzerine kurulmuş bir otelin açılışında yolları kesişen siyasetçiler, sosyetenin önde gelenleri,yazarlar, bilim adamları, garsonlar ve daha bir çok insanın hayatından bir kesit... Asıl sürpriz İstanbul'un yüzyıllardır yer altında yatan yazarları, padişahları, imparatorları da davete uğruyorlar... Tabi bunların yanında bir de aşk hikayesi Livaneli romanlarının olmazsa olmazı..

"...Hep aynı hikayeler. İktidar kavgası, servet tutkusu, zulüm, isyan, şehvet... Bunları duyunca gülüyoruz, çünkü her kuşak kendisini ölümsüz sanıyor, servet biriktiriyor, başa geçmeye çalışıyor. Diyelim ki başardı, imparator oldu;zengin oldu; en fazla beş on yılcık. Sonra milyonlarca sene burada..."

Bu satırlarda "burada" diye bahsettiği yer kabir yani yüzyıllardır kıyameti bekleyen ve bilinmeyen bir zamana kadar da bekleyecek olan ölülerimizin bulunduğu yer ve yine bilinmeyen bir zamanda yer üstünde duran bizlerin de eninde sonunda gideceği yer.

Kitapta beni bu satırlar gibi etkileyen yerler olduğu kadar yavan gelen bölümler de çok fazlaydı. Bir yere çok sevdiğiniz bir yemeği  yemek için büyük bir hevesle gidersiniz ama beklediğiniz tadı alamazsınız. Yemek aslında kötü de değildir ama alıştığınız, beklediğiniz tat değildir ya ben bu kitapta bu duyguyu yaşadım.

Ben Livaneli'nin kitaplarına, müziklerine, dilinden, kaleminden çıkan her şeye hayran kalan bir insanım. Konstantiniyye Oteli'ne de böyle bir heves ve heyecanla başladım ama ben de büyük bir hayal kırıklığı bıraktı.

Hikaye, kurgu çok başarılı ancak Zülfü Livaneli'nin daha güzel kitaplarını okudum ben. Bu kitap sanki çok aceleye gelmiş gibi bazı karakterler çok yüzeysel anlatılmıştı. Zaman zaman Livaneli'nin politikacı kimliği sanatçı kimliğinin önüne geçmiş hissettim. Bu cümlemden siyasi olarak farklı düşünüyorsundur da ondan seni rahatsız etmiştir demeyin lütfen çünkü siyasi olarak Livaneli'den çok da uzakta değilim. Sadece sayfa aralarında Zülfü Livaneli'nin sanatçı tarafıyla daha çok karşılaşmayı
isterdim.

Fikir olarak uyuşsam da uyuşmasam da yazarlarımızdan, sanatçılarımızdan ben daha birleştirici olmalarını isterim. Ayrışmaya zaten bu kadar meraklıyken bizler; onlar bari hatırlatsın bizlere bir arada olmayı, farklılıklarımızı hoş görmeyi ve en önemlisi birbirimizi olduğu gibi kabul etmeyi.

Kitapta beni çok şaşırtan bir noktayı da buraya koymak istiyorum. Kitabın bir yerinde bir karakter BEŞ rekat sabah namazı kıldı ki üç beş  kere okudum aynı yeri. Baskı hatası mıdır; yazım hatası mıdır bilemiyorum ama bence ciddi bir hata... Hatta kendimi sorguladım sabah namazı 4 rekat değil miydi diye. Evet dört rekat... Umarım sonraki baskılarda düzeltilmiştir.

Bu kitap için müzik seçme konusunda hiç zorlanmadan kitaptan kopye çekerek aşağı iki link bırakıyorum. Livaneli sayesinde herkes gibi ben de Pachelbel ile tanışmış olmaktan çok mutluyum.




Keyifli okumalar...

Sevgiler...


2 yorum:

  1. Zülfü Livaneli kitapları güzel mi değil mi karar veremiyorum. Müzisyenliği kadar değil diye düşünüyorum. O yüzden kitaplarını almak gelmiyor içimden. Engereğin Gözündeki Kamaşma' yı okumuştum daha önce.

    YanıtlaSil
  2. Bahsettiğiniz kitabı okumadım ama bir çok kitabında müziklerindeki tadı alırdım ama bu kitap öyle olmadı maalesef.

    YanıtlaSil